Sıkça Sorulan Sorular

PET/CT, pozitron emisyon tomografisi ve bilgisayarlı tomografinin birleşiminden oluşan bir görüntüleme cihazıdır. PET/CT, tıbbi görüntülemede çığır açmış olup 2000 yılında TIME dergisi tarafından tıp alanında "yılın buluşu" seçilmiştir.

PET, vücuttaki fizyolojik süreçlerin 3 boyutlu bir görüntüsünü veren ve yıllardır kulanılan bir nükler tıp metodudur. PET cihazının CT ile birleştirilmesi ile anatomik ve fizyolojik bilginin tek seansta elde edilmesini sağlar ve tetkikin doğruluğunu artırır.

PET/CT tetkiki için kısaca FDG(florodeoksi glukoz) olarak bilinen 2-floro-2-deoksi D-glukoz'dur (radyoaktif işaretli şeker molekülü). Damar içine verilen FDG; tümör hücreleri gibi, hızla çoğaldığı için yüksek metabolik aktivite gösteren hücrelerde birikir.

PET/CT için hastaların tetkik öncesi 6 saat süreyle aç olması gerekmektedir. Hastalar, insulin yada oral antidiyabetik dışındaki ilaçlarını alabilirler. Diyabetik hastalarda, endojen glukozun, FDG ile kompetisyona girmesi nedeniyle görüntü kalitesi suboptimal olabilmektedir. Bu nedenle FDG enjeksiyonu öncesi, kan glukoz düzeyi belirlenir ve genellikle 180 mg/dL üzeri kan glukoz düzeylerinde tetkikin yapılması tavsiye edilmez. FDG enjekte edildikten 1 saat sonra PET/CT görüntülemeye başlanır.

PET/CT uygulamalarının büyük çoğunluğu onkoloji alanındadır. Akciğer kanserleri, lenfoma, malign melanoma, baş boyun tümörleri, meme kanseri, kolorektal kanserler, özofagus ve mide tümörleri, jinekolojik kanserler, mezotelyoma, primer kemik tümörleri ve primeri bilinmeyen metastazların Teşhis, Evrelendirme, Yeniden Evreleme Ve Tedaviye Cevabın değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.

FDG PET/CT tetkik ile hastaların cerrahi öncesi (biyopsi ile tanı konuldu ise) ve/veya sonrası ve uygulanacak tedavi belirleyecek Evrelendirmede %25-60 oranında değişikliğe yol açmaktadır. Bu değişiklik de hastalara uygulanacak tedavi yöntemini belirlemede önemli rol oynamaktadır. Mesela ameliyat edilemez olarak değerlendirilen hastaların ameliyat edilebileceği (PET/CT sonrası değişikliğin yaklaşık 1/3 oranında) veya hastanın gereksiz yere ameliyat edilmemesi vb..

Hastalar uygulanan tedavi sonrasında kalan dokudaki canlı hücreleri görüntülemede ve tedaviye devam edip etmeme kararı vermede FDG PET/CT tetkiki canlı hücrelerde birikeceğinden önemli rol oynar.

PET/CT'nin diğer bir kullanım alanları miyokard enfarktüsü sonrası viyable ancak hiberne doku miktarının belirlenmesidir. Bu endikasyonda PET/CT altın standart olarak kabul edilmektedir.

PET/CT'nin ayrıca nöroloji alanında refrakter epilepsilerde cerrahi şansının değerlendirilebilmesi için epileptik odağın saptanması ve Alzheimer hastalığının erken tanısı gibi kullanımları bulunmaktadır.

Kaynak: medicalpark.com.tr

Kendinize uyumak için yeterli zaman verin (en az 7-8 ardışık saat). 

Yatın ve her gün aynı saatte uyanın (hafta sonu ya da hafta içi olmasına bakılmaksızın). 

Yatak odanızın sessiz, karanlık, rahat ve çok sıcak veya çok soğuk olmadığından emin olun. Uykunuzu gürültü, evcil hayvan ve alerjenler gibi bozabilecek çevresel faktörleri en aza indirin. 

Rahat bir yatak, yastık ve çarşaflara sahip olun.

Sadece yorgun olduğunuzda yatağa gidin. 20-30 dakika içinde uykuya dalmazsanız, ayağa kalkın ve yatak odasının dışında dinlendirici bir şeyler yapın ve yorgun hissettiğinizde yatağa dönün.

Yatağınızı TV izlemek, okumak veya müzik dinlemek gibi etkinlikler için kullanmayın. Yatmadan en az 60 dakika önce elektronik cihazlardan (TV, bilgisayar, akıllı telefon, video oyunu) ve parlak ışıktan kaçının. 

Yatmadan en az 6 saat önce kestirmekten kaçının. 

Yatmadan önce büyük öğünlerden kaçının, ancak açsanız küçük bir atıştırmalık yardımcı olabilir, yağlı, baharatlı veya kızartılmış yiyecekler gibi rahatsız edecek yiyeceklerden kaçının.

Yatmadan önce çok fazla sıvı almaktan kaçının, böylece gece boyunca idrar yapma dürtüsünü azaltabilirsiniz. 

Akşamları nikotin ve alkolden uzak durun. Alkol, uykulu hissetmenize yardımcı olabilir, ancak uykunuzu bozabilir, kabuslar / canlı rüyalar yaratabilir ve gece boyunca daha az derin ve daha az uyumaya neden olabilir. Sigara içmek ve alkol de horlamaya ve uyku apnesinin kötüleşmesine neden olabilir. 
Kafeinin etkileri 8 saat veya daha fazla sürebilir, öğleden sonra ve akşam kafein (kahve, çay, çikolata, enerji içecekleri) kaçının.

Yatmadan 2-3 saat önce kuvvetli egzersiz yapmayın.

Nefes darlığı, hışırtılı solunum, öksürük, balgam çıkarma şikayeti olanlara,

Akciğer grafisinde normal dışı bulguları olanlara,

Şikayeti olsun olmasın uzun süreden beri sigara içenlere,

Genel anestezi altında ameliyat olacaklara

Akciğer, kalp ameliyatı olacaklara,

Vücudunun başka bir organında var olan hastalığın akciğeri etkilediği düşünülen hastalara,

Akciğerleri etkileyecek işlerde çalışanlara (madenci, deterjan, akü fabrikası işçileri, kuş besleyiciler, mermer işçileri.. tozlu ve dumanlı işlerde çalışanlar, kaynakçılar....vb),

Sporculara,

Akciğer hastalığı nedeniyle nefes açıcı ve koruyucu ilaç verilenlerde, ilaçların etkisi araştırılmak istenenlere , solunum fonksiyon testi yapılmalıdır.

Öksürüğün alerjik olup olmadığını anlamanın en iyi yolu diğer belirtilere bakmaktır. Belirtileri arasında öksürük de bulunan grip, nezle, soğuk algınlığı, bronşit, zatürre gibi hastalıkların ateş, yorgunluk, halsizlik ,balgam gibi diğer belirtileri görülmüyorsa öksürük büyük ihtimalle alerjiktir.

Ağızdan doğrudan alınarak tüketilen glutatyonun sistemik biyoyararlanımı yani vücuda alınabilirliği çok zayıftır.
Glutatyonu artırmanın ve aktif kullanılmasını sağlanmanın en etkili yolu IV yani damar yolu ile almaktır. Glutatyonun damar yolundan uygulanması, ağızdan takviyeye kıyasla çok daha üstündür

Yetişkinlerde serum D vitamini seviyesinin  30 ng/mL nin üzerinde olması, tercihen 40-50 ng/mL düzeylerinde tutulması tavsiye edilir.

D vitamini bağışıklık için önemlidir, ayrıca bağışıklığımızı güçlendirmek için, Beta karoten ve C vitaminin doğal yollarla alınması, çinko ve probiyotikler, iyi ve düzenli uyku ,stresten uzak durmak güçlü bir bağışıklık için etkili olacaktır.

Yaygın alerji belirtileri, hapşırma, burun akıntısı veya tıkanıklığı, göz kaşıntısı veya sulanması, burun kaşıntısı, geniz akıntısı, hafif yorgunluktur.

Kendinize uyumak için yeterli zaman verin (en az 7-8 ardışık saat). 

Yatın ve her gün aynı saatte uyanın (hafta sonu ya da hafta içi olmasına bakılmaksızın). 

Yatak odanızın sessiz, karanlık, rahat ve çok sıcak veya çok soğuk olmadığından emin olun. Uykunuzu gürültü, evcil hayvan ve alerjenler gibi bozabilecek çevresel faktörleri en aza indirin. 

Rahat bir yatak, yastık ve çarşaflara sahip olun.

Sadece yorgun olduğunuzda yatağa gidin. 20-30 dakika içinde uykuya dalmazsanız, ayağa kalkın ve yatak odasının dışında dinlendirici bir şeyler yapın ve yorgun hissettiğinizde yatağa dönün.

Yatağınızı TV izlemek, okumak veya müzik dinlemek gibi etkinlikler için kullanmayın. Yatmadan en az 60 dakika önce elektronik cihazlardan (TV, bilgisayar, akıllı telefon, video oyunu) ve parlak ışıktan kaçının. 

Yatmadan en az 6 saat önce kestirmekten kaçının. 

Yatmadan önce büyük öğünlerden kaçının, ancak açsanız küçük bir atıştırmalık yardımcı olabilir, yağlı, baharatlı veya kızartılmış yiyecekler gibi rahatsız edecek yiyeceklerden kaçının.

Yatmadan önce çok fazla sıvı almaktan kaçının, böylece gece boyunca idrar yapma dürtüsünü azaltabilirsiniz. 

Akşamları nikotin ve alkolden uzak durun. Alkol, uykulu hissetmenize yardımcı olabilir, ancak uykunuzu bozabilir, kabuslar / canlı rüyalar yaratabilir ve gece boyunca daha az derin ve daha az uyumaya neden olabilir. Sigara içmek ve alkol de horlamaya ve uyku apnesinin kötüleşmesine neden olabilir. 
Kafeinin etkileri 8 saat veya daha fazla sürebilir, öğleden sonra ve akşam kafein (kahve, çay, çikolata, enerji içecekleri) kaçının.

Yatmadan 2-3 saat önce kuvvetli egzersiz yapmayın.

Devamlı ve uzun süredir devam eden horlama, gündüz aşırı uyku hali ve yakınları tarafından fark edilen gece uykuda solunum durması en tipik üç bulgusudur. 

Bunun dışında yorgun ve dinlenemeden uyanma, sabah baş ağrıları, gece boğulma hissi ile ya da çarpıntı ile uyanma da sık saptanır. Halsizlik, gece sık tuvalete kalkma, depresyon ve sinirlilik diğer görülen bulgulardır.

Bronşit , pnömoni (zatürre) , bronşektazi , tüberküloz , akciğer kanserine bağlı olabilir

Hemoptizi tanı ve tedavisi için kullanılacak multidisipliner yaklaşım başarılı sonuç elde etmenin temel koşuludur.

Tüberküloz (Verem) hastalığı, solunum yoluyla bulaşır. Hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması ile solunum yolu salgıları damlacık şeklinde havaya atılır.

Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır.

  • Zatürre (pnömoni) ve akciğer tüberkülozu (verem) gibi enfeksiyonlar
  • Kalp yetmezliği,
  • Akciğer kanseri veya akciğere yayılım gösteren kanserler,  
  • Böbrek hastalıkları
  • Karaciğer hastalıkları
  • Romatizmal hastalıklar 

Akciğerde sıvı (plevral effüzyon) nedenlerinden bazılarıdır

  • Akciğer grafisinde anormal bir görünüm saptanıp diğer yöntemlerle tanı konamamış hastalara
  • Kanlı balgam çıkaranlara
  • Akciğer grafisi veya tomografisinde akciğer kanseri şüphesi olan ve her türlü tetkik yapılıp (alerji, reflu, sinüzit vs. ) nedeni bulunamamış öksürük şikayeti olanlara
  • Düzelmeyen öksürük şikayeti olan hastalarda
  • Kalıcı ses kısıklığı, akciğerde sıvı birikmesi ve kilo kaybı olan hastalara

Nefes borusu ve bronş içinde tıkanmaya yol açan tümörlerde de tümörü küçülterek havayolu açılması gereken hastalara uygulanabilir.

Verem/ tüberküloz, insanlık tarihinin en eski hastalıklarından biridir. 

Günümüzde tüberküloz, tedavi edilebilir / önlenebilir bir hastalık olduğu halde, halen dünya genelinde en çok ölüme yol açan hastalıklardan biridir. 

Sağlığınız değerlidir .

Öksürük, terleme, iştahsızlık , kilo kaybı gibi şikayetleriniz varsa geç olmadan doktorunuza başvurun.

Nefes darlığına yol açan pek çok hastalık söz konusudur. Bunlardan en sık görülen ve bilinenleri Astım ve KOAH'tır. 
Solunum fonksiyon testleri yaparak bu hastalıkları birbirinden ayırt etmek mümkün olabilir.

Hastanın nefes darlığının hafif mi, ağır mı olduğu saptanabilir. Tedavinin başında ve sonrasında yapılan solunum fonksiyon testi ile hastanın tedaviye verdiği yanıt kontrol edilebilir.

Bu durumunuz alerjiye bağlı olabilir.

Yıl boyu süren alerjik durumlar evdeki tozlar, beslenilen hayvanlar, ev ve çalışma ortamındaki küfler, işyerindeki çeşitli etkenlere bağlı olabilir. 
Muayene ve gereken testlerin yapılması bu durumda yol göstericidir. 

Ev hayvanları alerjisine bağlı yakınmalar, evde hayvan besleme alışkanlığının artmasına bağlı olarak daha sık görülmektedir.

Polen alerjisi olan kişilerin yaklaşık beşte bir bazı sebze ve  meyvelere de alerjiktir.

KOAH, bronşektazi, kronik bronşit veya astım gibi hastalıklarda hem balgam oluşumunun artması, hem solunum yollarında daralma, akciğerlere giden oksijen miktarında azalmaya ve dokularda oksijen miktarının düşmesine neden olur.

Dokulardan ve kanda oksijen saturasyonunun düşmesi kronik yorgunluğa ve bitkinliğe sebep olur.

Eğer hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa bu durum solunum kapasitesini düşürür. Vücuttan mukus atılması azaldığında, solunum sisteminde mukus birikebilir ve öksürük mekanizması bozulabilir. Bu şekilde kişinin solunum yolu enfeksiyonları geçirme riski artabilir.

  • Sigara içmeyin. İçiyorsanız da, bırakmak için yardım alın.
  • Allerjenlerden uzak durun.
  • Güçlü kokuları evden uzak tutun. Parfümlü sabun, şampuan veya losyonlardan kaçının. Tütsülerden uzak durun.
  • Toz tutacak halı, kilimleri kaldırın.  Tüylü koltukları, minderleri ve fazla yastıkları kaldırın.  
  • Evinizdeki havayı temiz ve taze tutmak için pencereleri sık açın.
  • Astım ilaçlarını kendiniz kesmeyin.
Instagram Hemen Ara